15 Temmuz 2016, Türk halkı için karanlık bir dönemin başlangıcı olarak tarihe geçti. O gece, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) tarafından gerçekleştirilen darbe girişimi, sadece siyaseti değil, bireylerin hayatlarını da derinden etkiledi. Bu gece yaşananlar, pek çok insan için acı bir miras bıraktı. Özellikle de o gece vücutlarında kurşun yarası alanlar için. İşte bu hikayelerden biri, 9 yıldır mücadele veren bir gencinkine aittir. Onun hikayesi, hem umut dolu bir direnişin simgesi hem de bir toplumun unutmaması gereken bir hatıra.
O gece Nisan, 21 yaşındaydı. Arkadaşlarıyla birlikte şehir merkezinde buluşan genç, olayların farkında değildi. Gözleri, barış içinde bir gece geçirmek için heyecanla parlıyordu. Ancak, ilerleyen saatlerde yaşanan gelişmeler her şeyi değiştirdi. Darbecilerin ülkeyi kan gölüne çevirdiği anlar, Nisan'ın hayatının en karanlık anları oldu. Birden patlayan silah sesleri, gözleri önünde gerçekleşen kaos, herkesi korku içine sokmuştu. Mektep arkadaşları ve tanıdıklarıyla birlikte akla gelen tek düşünce ise kaçıştı. Ancak, Nisan ve birkaç arkadaşı, ne olursa olsun orada kalmaya karar verdiler. O gece, Nisan cesurca Türkiye'nin geleceği için mücadele etmek istedi. Ancak, birkaç dakika içinde, bir kurşun göğsüne isabet etti. Akabinde yaşanan kaos içinde, savaşın ortasında kalmış gibi hissetti. Can havliyle yere düştü ve gözlerini kapadı.
Nisan, darbe girişiminden sonra hastaneye kaldırıldı. Doktorlar, ağır yaralı olarak getirdiği gençlerin yaşatılması için büyük bir çaba sarf etti. Nisan'ın vücudundaki kurşunun çıkarılması gerektiği ama bunun yanında ileride yüzleşeceği fiziksel ve psikolojik travmaların da önemli olduğu vurgulandı. Kurşun, genç yaşına rağmen onu hayattan koparan bir işaret haline gelmişti. Yaklaşık 2 yıl süren sağlık sorunları ve fizik tedavi yöntemleri ile bir nebze toparlanmaya çalıştı. Fakat, hayatı artık asla eski günler gibi olmayacaktı. Yürüyüşlerinde zorluk çektikçe, aklında her an o geceki olaylar yankılanıyordu. Travmalarının yanı sıra, günlük yaşamında geçirdiği değişimler, aklını ve ruhunu zorlayarak onu daha derin bir yalnızlığa itti.
Şimdilerde, 30 yaşında olan Nisan, hayata daha güçlü bir şekilde tutunmaya çalışıyor. Kurşunun onu fiziksel olarak sakat bıraktığı doğrudur fakat içindeki cesaret ve irade, onun en büyük gücü. Bir yandan rehabilitasyon süreçlerine devam ederken, diğer yandan yaşadığı trajediyi anlatmaya, bu süreci topluma açmaya çalışıyor. Nisan, çoğu zaman kendini sadece bir kurban olarak değil, aynı zamanda bir savaşçı olarak da görmekte. Herkese cesaret ve umut vermek için, kendi hikayesini sosyal medyada paylaşmaya başladı. Bu paylaşımlar sayesinde, sadece kendi yaşadığı acıları değil, benzer durumdaki insanların seslerine de ulaşmayı amaçlıyor. "Bu savaşın bir parçasıyım ama bunun benim kimliğim olmadığını anlatmak istiyorum," şeklinde belirtiyor. Onun hikayesinin yayıldıkça, birçok insanın kendisiyle empati kurduğunu ve benzer acılarla baş etmeye çalışan bireylerle bir bağ kurduğunun altını çiziyor.
Nisan'ın yaşamı, 15 Temmuz'un getirdiği derin yaraları unutmaması gerektiğini hatırlatıyor. Hayat karşısında pes etmeyen onun gibi birçok insan var ama hepsi de pek çok zorlukla yüz yüze geliyor. Dolayısıyla, bu hikaye bize sadece bir olayın sonuçlarını değil, aynı zamanda toplumun dayanışma ve iyileşme süreçlerini de göstermektedir. Unutulmamalıdır ki, bu tür travmalar sadece bireyleri değil, toplumun kendisini de derinden etkiler. Nisan gibi cesur bireylerin hikayeleri, yaşanan acıların üstesinden gelinmesi ve gelecek kuşaklara da umut taşınması açısından son derece önemlidir. 15 Temmuz'un hatırası, yalnızca bir tarihi olay değil, aynı zamanda insanların yüreklerinde taşımaları gereken bir sorumluluktur.
Sonuç itibarıyla, Nisan'ın hikayesi, acı bir mirasın ötesinde, insanların hayatta kalma ve yeniden doğma iradesinin simgesi olarak önem kazanmaktadır. Yaşadığı zorluklar, ona ve onun gibi mücadele edenlere dair birçok ders ve ilham kaynağı sunmakta. Bu tür hikayelerin daha fazla görünür olmasının, hem toplumsal hem de bireysel olarak yaralarımızı sarma sürecinde önemli bir adım olacağına inanıyoruz.